Sadık BUĞRAHAN

Sadık BUĞRAHAN

Tarih Köşesi

İçkinin Yasaklanması ve Evreleri

14 Haziran 2016 - 15:44

İÇKİNİN YASAKLANMASI VE EVRELERİ

İçki çok eski çağlardan beri bilinir. Özellikle şarap en eski içkilerdendir.

Eski Yunanlılar ve Romalılar, pişmiş meyve ve çiçek özleriyle kokulandırılmış, bal ile tatlandırılmış şaraplar yaparlardı. Anadolu’da şarap daha M.Ö 2000 yılında yapılıyordu. Avrupa’da bağcılık dolayısıyla şarap yapımı, Ortaçağ’da Hıristiyanlığın  yaygınlaşmasıyla gelişti. Türkler Müslüman olduktan sonra , İslam dininin yasaklaması dolayısıyla, Anadolu’da şarapçılık geriledi.

Araplar’da cahiliye döneminde ve İslam’ın ilk yıllarında içkiye büyük düşkünlük vardı. Cahiliye dönemine ait metin ve şiirlerde içkiden ve içki alemlerinden sıkça bahsedilir.Hatta o dönem Arapça’sında içki için yüz kadar isim kullanılmıştır. Medine’de hurma koruğu ve hurmadan yapılan, Fadih adında bir içki kullanılmaktaydı. O devirde üzüm Suriye’den getiriliyor, üzümden de şarap Hamr yapılıyordu. Nebiz, Bit, Mizr, Gubeyra adında içkiler üretiliyordu.

Cahiliye devri müşrik Arapları arasında kötülüklerini görerek içki içmekten kaçınanlar vardı. Hz. Peygamber dönemi Arabistan’ında Hanifler içki içmezdi. Osman Bin Mazun “Aklımı gideren ve benden aşağı kimseleri bana güldüren şarabı içmem” demiştir.

İÇKİ YASAĞININ EVRELERİ

İçki ile ilgili ayetlerin içerikleri göz önüne alınırsa, içki yasağı konusunda aşamalı bir yöntem izlendiği, bu çok yaygın kötülüğün ortadan kaldırılmasında sosyal şartların dikkate alındığı görülür.

İlk ayet şöyledir: “hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de sarhoşluk veren içki ve güzel bir rızık edinirsiniz,işte bunda da aklını kullanacak bir kavim için hiç şüphesiz bir ayet vardır.”

Bu ayet-i kerime, Mekke’de, ve daha içkiye hiçbir yasaklama getirilmeden,içki hakkında ilk olarak indirilen ayettir. Bizleri yaratan ve en güzel bir biçimde şekil veren Cenab-ı Allah, hurma ve üzümden yapılan ve sarhoşluk veren içecekleri,insanlara faydası olan “ güzel rızık” lafzından ayırmıştır. Ayetin devamında da “ bu akleden ve aklını kullanan insanlar için, apaçık bir ibrettir, delildir, ders alınacak bir şeydir” buyurulmaktadır.

İçkinin haram edilmesiyle ilgili ikinci ayet  de Bakara suresinin 219. Ayetidir.  Bu ayet-i kerime şöyledir. “sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için faideler vardır. Günahları ise faidele-rinden daha büyüktür” Yine sana hangi şeyi nafaka vereceklerini sorarlar. Deki : “ihtiyacınızdan artanı (verin).” Allah size ayetlerini böylece çok güzel açıklar. Olur ki, dünya hususunda da, ahret işinde de iyi düşünürsünüz. Bu ayet-i kerime,Hz Ömer,Muaz bin Cebel ve ensardan bir topluluk hakkında nazil olmuştur.Bu kişiler Peygamber efendimize gelip “Ey Allahın Rasülu! Bize şarap ve kumar hakkında fetva ver, zira bunlar aklı gideriyor ve malı selbediyor.” Dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Allah bu ayeti kerimeyi inzal buyurmuştur.

Hz Ömer ve arkadaşlarını bu konuda endişeye sevkeden ve Peygamber Efendimize gidip içkinin yasaklanmasını istemelerine sebep,elbette onların iman ahlakı,toplumun ve neslin sağlam ve sağlıklı kalması,Müslümanlar arasında fitnenin ve fesadın çıkmasını istememeleri,arzu etmemeleridir.

Peygamber efendimiz zamanında meydana gelen şu üzücü hadise bu konuda ne kadar ibret vericidir ve içki ile insanların fitneye nasılda kolayca düştüklerini bize  bildirmektedir. Bir defasında Evs ve Hazrec kabilelerinin gençleri birlikte oturup içkili sohbet yapıyor ve eğleniyorlardı. Bunları gören bir  Yahudi alkollü kafalardan istifade ederim ümidiyle gençlerin yanına sokuldu ve her iki kabilenin İslam öncesi cahiliye çağında birbirlerine düşman olduklarını hatırlatır mahiyette şiirler okumaya başladı. Çok geçmeden beklenen netice doğdu. Gençler birbirlerine hitaben,kendi kabilelerinin asalet ve şöhretini sayıp dökmeye başladılar. Karşılıklı olarak devam eden bu söz düellosu,kısa zamanda kavgaya dönüştü. Durum hemen Hz Peygambere bildirildi. O da , gençlerin bulunduğu yere giderek şöyle dedi: Ey Müslümanlar! Allah’tan korkunuz,aklınızı başınıza toplayınız. Daha ben hayatta ve içinizde bulunurken, hala cahiliye işleriyle mi uğraşıyorsunuz? Bu hareketinizin neticesini hiç düşünmüyor musunuz? Diyerek onların yaptığının hiç de doğru olmadığını belirterek,çıkması muhtemel bir fitneyi de önlemiştir.

İçkinin haram kılınması ile ilgili üçüncü ayet, merhale Nisa Suresinin43.ayetidir. Bu ayet şöyledir: “Ey iman edenler! Siz sarhoşken ,ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın..

Bu ayette de görüleceği üzere içki yine kesin olarak haram kılınmamıştır. Ancak bu defa kısmi bir yasaklama getirilmiştir. Bu ayetin nazil olmasına sebep olarak kaynaklarımızda şu hadiseler zikredilmektedir.

Ashabın büyüklerinden ve önde gelenlerinden Abdurrahman b. Avf bir gün bir ziyafet verir.ziyafette bulunanlara içki de ikram eder. Müslümanların çoğu sarhoş olur. Sonra akşam namazının vakti gelince Abdurrahman  b. Avf cemaate imam olur ve namazda Kafirun suresini okur. Ancak bu surede yer alan “La Abudu Ma Tabudun” ve La ile başlayan diğer ayetleri “La” sız olarak kıraat eder. Bu yanlış ve oldukça hatalı bir okuyuştu. Çünkü ayette  “ben sizin taptıklarınıza tapmam” denilirken, “La” sız okuyuşta, “bende sizin taptıklarınıza taparım” anlamı çıkmakta ve namazları bozulmaktadır. Ayrıca bu durum Müslümanlar arasında üzüntü ve hoşnutsuzluk yarattı, işte içkinin yasaklanmasında üçüncü merhale olan Nisa suresinin 43. Ayeti bu sebeple nazil olmuştur. Bu ayetin gelmesinden sonra Müslümanların çoğu içkiyi bırakmıştır. Ancak yine bırakmayanlar veya bırakamayanlar mevcuttu.

İÇKİNİN KESİNLİKLE YASAKLANMASI

İçkinin kesin olarak haram kılınıp yasaklanması ise Maide suresinin 90. Ayetiyle olmuştur. Bu ayet şöyledir: “ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları ancak Şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.”

Bu ayetin nazil olmasına sebep olarak pek çok olay kaynaklarımızda zikredilmektedir. Bunlardan biri şöyledir: Sahabilerden   Utban B. Malik bir düğün yapar ve bu mutlu gününde birde içkili yemek verir,pek çok Müslüman da onun yemeğine katılırlar. Yenilir içilir ve nihayet sarhoş olunur. Bu davetliler içinde ashabın ileri gelenlerinden  Sad b. Ebi Vakkas da vardır, içkili yemek sırasında sohbet koyulaşır ve söz dönüp dolaşıp kabile rekabetine gelir. Her Müslüman sarhoş kafa ile kendi kabilesini övmeye nesebini methetmeye başlar, sayılarının çokluğunu da dile getirip diğer kabilelere karşı övgü yarışına girerler,büyüklenirler ,üstünlük taslarlar. Cahiliyede ki  bu adet içkili sarhoş kafalarda yeniden canlanmış ve Sad b. Ebi Vakkas bir şiir okuyarak, mecliste bulunan bazı Müslümanları hicvetmeye başlamıştır. Sa’d b. Ebi Vakkas’ın bu sözlerini kaldıramayan diğer Müslümanlardan biri, yedikleri devenin kafa kemiğini eline alır ve Vakkas’ın kafasına şiddetle vurur, başını ciddi bir şekilde yarar.

Bunun üzerine Sa’d içkili haliyle Hz. Peygamber (s.a.s)’in yanına gider, kendisini yaralayanı ona şikayet eder, hadisenin bundan sonrasını nakletmeyen kaynağımız Hz. Peygamber(s.a.v) bu olaya çok üzüldüğünü ve “ Allah’ım şarap hakkında bize kifayet edecek bir ayet gönder” diye dua ettiğini bildirmektedir. Hz. Peygamberin bu duasına benzer bir duanın Hz. Ömer tarafından da yapıldığı kaynaklarımızda zikredilmektedir.

İçkiyi kesin olarak haram kılan bu ayetin nazil olmasına sebep olarak kaynaklarımızda bir olay daha zikredilmektedir. Buda Uhud savaşı ile ilgili olup , savaşın kaybedilmesinde içkinin oynadığı rol hakkındadır. Buharide yer alan ve Hz. Ömer ile Cabir  yoluyla  nakledilen rivayette , Uhud savaşı sırasında, Hz. Peygamber(s.a.v) Ayneyn tepesine yerleştirdiği okçular, henüz içki yasağı olmadığı için, sabaha kadar içmişler ve sarhoş olmuşlardır. Bu durum bize Uhud savaşının mağlubiyet sebebini de açıklamaktadır. Bütün gece sabaha kadar kadar şarap içen Ayneyn tepesindeki okçular ertesi gün savaşın Müslümanlar lehine geliştiğini görünce, sarhoşluğunda sebep olduğu hal ile, “düşmanın bizi öldürdüğünü görseniz bile , yerinizden ayrılmayın” şeklindeki Hz. Peygamberin emrini unutmuşlar ve ganimet toplamak için yerlerinden ayrılmışlar ve Mekkeli müşriklerin arkadan baskın yapmalarına ve böylece savaşın kaybedilmesine neden olmuşlardır. Tabi ki bu olçuların pek çoğu arkadan vuruldukları için şehid olmuşlardır. Uhud savaşının kaybedilmesine sebep  olan içki nihayet, bu savaştan sonra nazil olan ve yukarıda bizim zikrettiğimiz Maide 5/90. Ayetiyle haram kılınmıştır. Bundan sonra Müslümanlar içkiyi tamamen terk etmişlerdir. İçkinin yasaklanmasından sonra, Maide suresi 91. Ve 92. Ayetlerle de bu teyid edilmiş ve Allah’a ve Peygamberine itaat edilmesi istenmiştir. Aynı surenin 93. Ayeti ise uhud  savaşında şehid düşenlerle ilgilidir. Yukarıda Ayneyn tepesini terk eden okçuların içkili oldukları halde şehid olduklarını belirtmiştik, içkinin yasak edilmesinden sonra hayatta kalan Müslümanlar, Uhud savaşında ölen kardeşleri için üzüntü duydular. Çünkü onlar midelerindeki şarapla ölmüştü ve şarapta artık yasaklanmıştı, işte bu konuda Müslümanları teselli ve teskin edici  olarak  Maide suresinin 93. Ayeti nazil olmuş ve Uhud da ölenlerin, içki yasağından önce içtiklerini ve onların günahkar olmadıklarını vurgulamıştır.

NOT: BU MAKALENİN HAZIRLANMASINDA PROF DR. NADİR ÖZKUYUNCU HOCANIN ASR-I SAADETTE İÇKİ VE YASAKLANIŞI ADLI MAKALESİNDEN YARARLANILMIŞTIR.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum